Sahip olduğu ticaret güzergahları ve geçitleri sebebiyle pek çok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yaparak Kafkasya’nın en mühim coğrafyası haline gelen Azerbaycan, Hazar Denizi’ne olan kıyısı ve stratejik mevki nedeniyle pek çok gücün mücadele sahası olmuştur. Güney Kafkasya’nın önemli bölümünü haiz olan Azerbaycan coğrafyası Doğu Roma-Sâsânî mücadelesinin kilit noktalarından biri halini alırken, Hz. Ömer’in (r.a.) başlattığı büyük fetihler neticesinde kısmen Müslüman idaresine dahil olmuştu. Müslüman fatihlerin adım adım dolaştığı bu coğrafya bölge halklarıyla yapılan anlaşmalar sayesinde Doğu Roma idaresinden daha çok İslâm başkentine bağlanıyordu. İnsanların İslâm idaresinden hoşnut olması İslâmiyet’in buralarda yayılma ve kalıcı olma sürecini daha da hızlandırdı. Emevî fetihlerinden sonra Abbâsî idaresinde bölge daha çok kısmen merkeze bağlı Türk valilerce yönetildi. Türk valilerin zaman zaman bağımsız hareket etmesi buralarda Türk hanedan devletlerini güçlendirdi ve bölgenin Müslüman-Türk bölgesi olmasına katkı sağladı. Sâcîler, Müsâfirîler, Revvâdîler, Şeddâdîler ve Şirvanşahlar dönemiyle özellikle de Selçuklu fetih ve politikalarıyla tamamen Türk yurdu haline gelen Azerbaycan, Türk tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak bölgedeki gücünü muhafaza etmektedir.