Balkanlar’ı ve Türkiye’yi gezerek şahit olduğu yıkımı tüm gerçekliğiyle kaleme alan John Reed; gazeteci kimliğinin yanı sıra, öyküleme özelliğiyle de dikkat çeken bu eserinde yozlaşmış sistemleri, ağır aksak işleyen bürokrasileri, milletlerin başka milletlere düşmanca tavrını ve ırkçılığın nasıl da basit temellere dayandığını, savaşın bulanıklığını, hastalıktan kırılan şehirleri ve çok daha fazlasını anlatıyor.
“Geriye dönüp baktığımda, bana öyle geliyor ki, savaşa dair bilinmesi gereken en önemli şey; diğer halkların nasıl yaşadığı, çevrelerinin, geleneklerinin, yaptıkları ve söyledikleri şeylerin onları nasıl açıkladığıdır. Gelgelelim, insanların şiddetli kriz anlarında su yüzüne çıkan pek çok niteliği, barış zamanlarında örtülü vaziyettedir. Öte yandan, şahsi ve ırki özelliklerin çoğu, halk büyük bir kriz yaşadığında insanların içine gömülür. İşte, bu kitapta Robinson ve ben, 1915 Nisan’ından Ekim’ine kadar Balkan ülkelerinde karşılaştığımız insanlar hakkındaki izlenimlerimizi basitçe aktarmaya çalıştık.”