Harezmşahlar Devleti genellikle Celâleddin Harezmşah’ın (Mengübirti) Cengiz Han’a karşı verdiği destansı mücadele ile tanınır. Hâlbuki kısa bir süre ayakta kalmış olmasına rağmen Harezmşahlar, içinden çıktığı ve daha sonra siyasi varisleri olma iddiasında bulunduğu Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun sistemini devam ettirmiş, Türk ve İslam tarihinde önemli bir yeri olan Horasan bölgesi ile Gürgenç, Buhara ve Semerkant şehirlerinin ilim ve kültür ikliminden beslenmiştir. Harezm, Hazar Denizi’nin doğusunda bir bölge olup İslam tarihinden önce de bu bölgeye hâkim olanlar “Harezmşah” ünvanını kullanmıştır. Elimizdeki kitabın konusu olan Harezmşahlar ise 1097 yılında Büyük Selçuklu sultanı Berkyaruk tarafından vali tayin edilen Anuş Tegin’in oğlu Kutbüddin Muhammed ile başlar. Önceleri Selçuklu sultanlarına tabi olan Harezmşahlar Oğuzların çıkardığı karışıklıkları müteakip Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması sonucu bağımsız olmuşlar, ancak Cengiz Han önderliğindeki Moğol saldırılarına dayanamayarak 1231 yılında son Harezmşah Celâleddin’in öldürülmesi üzerine tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Harezmşahlar yalnızca etraftaki devletlerle mücadele etmekle kalmamış, aynı zamanda bölgenin Türkleşmesine ve konuşma Türkçesinin yazılı dile aktarılmasına da katkıda bulunmuşlardır. Çoşkun Erdoğan’ın, Büyük Selçuklu Devleti’nin dağılma süreciyle Moğol istilalarının başlaması arasındaki çalkantılı ancak bir o kadar da kültürel zenginlik barındıran bir devirde hüküm süren Harezmşahlar’ı ele alan Harezmşahlar -Anuştegin’den Celâleddin’e- başlıklı kitabı, Türk tarihiyle ilgilenen herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir muhteva sunuyor.