İlk çağlardan itibaren sahip olduğu beşeri, fiziki ve stratejik imkânlar sebebiyle birçok kavim ve hükümdarın dikkatini celbeden İran coğrafyası, Part ve Sasani gibi muhtelif medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Ahura Mazda’nın kutsal ülkesi, İskender’in hayallerini süslediği gibi Bizans’ın da fethetmek istediği ülkelerin başında gelmiştir. Dünya hâkimiyeti için yapılan mücadelenin yüzyıllarca merkezi olan bu coğrafya, güneyden de İslâm fatihlerinin dikkatini çekmiştir. İslâm fütuhatı ile Arap hâkimiyetine girdikten sonra da cazibe merkezi olma özelliğini devam ettirmiştir. Prof. Dr. Yılmaz Karadeniz; İran coğrafyasının tarihini ve geçirdiği sosyal dönüşümleri en eski çağlardan modern döneme kadar ele alarak okuyucunun bölgeyi ve bölgede süregelen mücadelelerin doğasını anlamasını sağlıyor. Esasında 17. ve 20. yüzyıllar arasındaki İran tarihinin anlatıldığı kitapta; Safevi Hanedanı’nın yıkılışından Afşar Hanedanı’na ve Zend-Afşar-Afgan çekişmelerinden Kaçar Hanedanlığı’nın İran’da tesis edilmesine kadar geçen süreç bütün canlılığıyla tasvir ediliyor. Kaçarlar dönemi İran’ı, sahip olduğu birikim ve kuvvete rağmen büyük güçlerin mücadele alanı olmuş ve İngilizlerin Asya’nın sömürgeleştirilmesi faaliyetlerini yürüttükleri en önemli merkezlerden biri haline gelmiştir. Yılmaz Karadeniz, sadece İran’ı değil, Eski Dünya’nın tamamını derinden sarsan bu dönemde; Rusların, Hollandalıların, İngilizlerin ve Portekizlilerin hem birbirleriyle hem de İran üzerindeki hâkimiyet kurma mücadelelerinin tarihini anlatırken bir yandan da İran’ın sınır komşusu olan Osmanlı Devleti’yle olan ilişkileri de ayrıntılı bir tahlile tabi tutuyor. Tarihin seyrinin geri dönülmez biçimde değiştiği bu zorlu dönemi anlamak için İran tarihi hâlâ merkezi önemini koruyor.