Lozan meselesi, günümüzde zafer mi hezimet mi tartışmalarıyla gündemi meşgul ederek güncelliğini korumaktadır. Cumhuriyet tarihinde Lozan üzerine yazılmış ilk kitabı kaleme alan Mehmet Cemil Bilsel, eserinin ilk cildinde Lozan’a giden yolu okura özetlemeyi amaçlar. Bu doğrultuda Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak savaşı, dönemin atmosferini, Sevr Antlaşması’nı ve nihayetinde İstiklal Harbi’ni anlatır. İkinci cilt ise Lozan görüşmelerini ve tartışılan maddeleri didik didik ederek antlaşmanın imzalanmasına kadar yaşanan bütün süreci gözler önüne serer. Lozan Antlaşması’nın yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan yazar, bu fikri Türk milletine aşılamak için büyük çaba sarf eder.
Türk milleti, İstiklâl ve şeref uğrunda ölmeyi göze alarak kan akıttığı içindir ki İstiklâle kavuştu. İstiklâlini harp meydanlarında zorla aldı. Lozan’da zorla tanıttı. Meşhur sözdür: “Hürriyet verilmez, alınır; İstiklâl de verilmez, alınır.”
Türk milleti İstiklâlini kendi aldı. Ankara, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar bunun bir safhası, Lozan öbür safhasıdır. Her iki safha da şeref doludur.
İlim adamları için doğruyu aramak ve doğruyu söylemek; memlekete, ilme ve tarihe karşı borçtur. Hiç kimseye hoş görünmek fikriyle değil, sırf okuduklarımdan ve gördüklerimden anladığımı tarihin ve hakikatin önünde söylüyorum: İsmet Paşa, Lozan’da memlekete büyük hizmet etmiştir.
Lozan; Avrupa’nın göbeğinde, muahedesiyle de zabıtlarıyla da tatbikleriyle de onun adına dikilmiş ebedî abidedir. Lozan da dâhil bütün kurtuluş, Gazi Mustafa Kemal’in abidesi olduğu gibi.